Devlet davaları kaybediyor, sicil uygulamasında değişiklik yapılması gerekiyor

Halen yürürlükte olan Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin uygulaması ile ilgili olarak, 24.10.2003 tarih ve 25269 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4982 sayılı Bilgi Edinme kanunu gereğince sicil raporlarının ilgili şahıslara verilmesi sonucunda, son yıllarda bir takım sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Elde edilen sicil raporları sonrasında açılan tüm davalar idareler aleyhine sonuçlanmaya başlanmış olup, bu konuda artık tedbir almanın vakti gelmiştir. MEB özelinde yapılan bir değerlendirme için başlığa tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 26 Ocak 2009 21:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

DEVLET MEMURLARI SİCİL RAPORU İLE İLGİLİ OLARAK ORTAYA ÇIKAN SORUNLARA AİT BAZI TESPİTLER VE ALTERNATİF ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Halen yürürlükte olan Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin uygulaması ile ilgili olarak son yıllarda bir takım sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

1- 9.10.2003 tarihinde kabul edilip, 24.10.2003 tarih ve 25269 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4982 sayılı Bilgi Edinme kanunu gereğince sicil raporlarının ilgili şahıslara verilmesi bazı sakıncaları beraberinde getirmiştir.

2- Gene, 3.6.1991 tarih ve 20890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Sicil Amirleri Yönetmeliği'nde yapılan ve 30.7.2004 tarih ve 25538 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikler sonrası da bir takım sıkıntılar ortaya çıkmıştır.

3- Bilgi Edinme kanunu gereğince elde edilen sicil raporları ile ilgili olarak idare mahkemelerine davalar açılmakta ve çoğunlukla bu davalar idare aleyhine sonuçlanmaktadır. Bu durumda da devlet azımsanamayacak ölçüde maddi bedel ödemeye devam etmektedir.

4- Sicil raporları ile ilgili çıkan sorunların ve mahkemelerle ilgili iş ve işlemlerin takibi ayrıca ilgili personelin gereksiz yere meşgul olmasına ve iş yükünün artmasına da sebep olmaktadır.

Yukarıda da belirtildiği gibi son yıllarda sicil raporları ile ilgili olarak idare mahkemelerine davalar açılmakta ve davalar genelde idarenin aleyhine sonuçlanmaktadır. Mahkemeler iptal kararlarını çoğunlukla aşağıdaki gerekçelere dayandırmaktadır:

a) Sicil raporundaki soru maddelerinin ayrı ayrı değerlendirilmeyip, tek düze puan verilmesi,
b) Sicil amirinin düşüncesi kısmına yazılanlarla verilen puanların birbiri ile çeliştiği,
c) Sicil raporunun 6. ve 8. sorularına. gerekçe gösterilmeden 100'ün altında puan verildiği,
ç) Zaman zaman sicil amirinin düşüncesi kısmının boş bırakıldığı,
d) Verilen puanlarla ilgili olarak somut bilgi ve belge sunulamaması,
e) Düşük sicil verilen kişi hakkında disiplin cezasının bulunmaması,
f) Daha önceki yıllarda "çokiyi - iyi" sicil verilmiş olmasına rağmen son yıl daha alt sicil verilmesi,
g) 3.Sicil amirine giden raporlarda son üç yılın sicil ortalamasının altında sicil notu taktir edilmesi,
ğ) Sicil amirleri tarafından Devlet Memurları sicil Yönetmeliği'nin 17. Maddesinde belirtilen hususlar dışında görüş belirtilmesi, vb.

Yukarıda ileri sürülen gerekçeler birçok bakımdan sıkıntılar içermektedir. Şöyle ki: Devlet Memurları Sicil Raporunda bulunan sorular genelde soyut konuları ihtiva etmekte olup, çoğunlukla somut olarak belgelendirilmesi mümkün olmamaktadır. Oysa mahkeme kararlarının iptal gerekçelerinde çoğunlukla verilen notlarla ilgili olarak somut bilgi ve belgenin sunulamaması öne çıkarılmaktadır. Ayrıca mahkeme kararlarında her soru başlığının ayarı ayrı değerlendirilmediği hususu da iptal gerekçesi sayılmaktadır ki, bu da hem sicil raporunda "sicil amirinin düşüncesi" bölümünün alan olarak sınırlı olması, hem de çok sayıda sicil raporu doldurmak zorunda olan sicil amirlerinin zaman sıkıntısı açısından mümkün görülmemektedir.(Ortalama bir ilde ilgili milli eğitim müdür yardımcısı ya da şube müdürü 4000 civarında sicil raporu doldurmak zorundadır.) Gene düşük sicil notu verilen kişi hakkında disiplin cezasının bulunmaması da iptal gerekçesi sayılmakta olup, sicil yönetmeliğinde bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır.

Bunların dışında, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 17. Maddesinde yer alan:

"Sicil amirleri sicil raporunu doldurdukları her memuru;
a) Dış Görünüşü(Kılık, Kıyafet),
b) Zeka derecesi ve kavrayış kabiliyeti,
c) Azim ve sebatkarlık, dürüstlük, sır saklamada güvenilirlilik ve beşeri münasebetlerdeki başarısı,
d) Alkol, kumar vb. alışkanlıkları memuriyetle bağdaşmayacak ölçüde sürdürme gibi halleri,
e) Güvenilir olmama, şahsi menfaatlerini aşırı ölçüde düşünme, yalan söyleme, dedikodu yapma, kıskançlık, kin tutma gibi kötü huy ve davranışları,
Bakımından genel bir değerlendirmeye tabi tutarlar. Sicil döneminde edinilen bilgiye müşahedelerden yararlanılarak yapılacak değerlendirme sonuçlarına göre memurların olumlu veya olumsuz yönleri kusur ve noksanlıkları hakkında düşünceler sicil raporunun şahsiyet değerlendirmesine ait bölümüne ayrı ayrı açık ve gereğine göre kısa veya teferruatlı olarak yazılır." hükmü de dikkate alındığında bu madde başlıklarının çoğunun somut olarak belgelendirilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir.

Bütün bunlar göstermektedir ki; sicil raporları bu şekilde doldurulmaya devam edildiği sürece bu tür mahkeme kararları ile yüz yüze kalınacağı açıktır. Bilindiği gibi bu durum da devletin yüklüce mahkeme masrafı ödemeye devam edeceği anlamına gelmektedir.

Bir başka sorun da, Bilgi Edinme kanunu gereği sicil raporlarının ilgili şahıslara verilmesinin getirdiği raporun gizliliğinin ortadan kalkmış olması nedeni ile sicil amirlerinin objektif olarak sicil doldurmakta zorlandıkları hususu ve doldurulan sicil raporlarından dolayı amir - memur ilişkilerinde meydana gelen olumsuzluklardır. Artık sicil amirleri gördükleri olumsuzlukları, kendisine tavır alınacağı veya iş barışının olumsuz etkileneceği gibi gerekçelerle yazmakta tereddüt etmektedirler. Bu da raporların işlevselliğini ortadan kaldırmaktadır.

Gene, 3.6.1991 tarih ve 20890 sayılı resmi gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Sicil Amirleri Yönetmeliği'nde yapılan ve 30.7.2004 tarih ve 25538 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikler de bir takım sıkıntıları ortaya çıkarmıştır. Bunlardan en bariz olanı; İlköğretim müfettişlerinin sicil amirliği sıfatının ortadan kaldırılması sonucu, çok sayıda ilköğretim müfettişine dağıtılmış olan sicil amirliğinin ilgili müdür yardımcısı veya şube müdürünün uhdesine verilmiş olmasıdır. Bu durum sicil amiri durumunda olan müdür yardımcısı veya şube müdürünün iş yükünün aşırı derecede artmasına (Bu durumda bir sicil amiri ortalama bir il merkezinde binlerce sicil raporu doldurmak zorundadır.) ve sicil raporlarının istenen titizlikte doldurulamamasına yol açmaktadır. Bu da gene idare mahkemelerince işlemin iptal edilmesine gerekçe teşkil etmektedir. Ayrıca ilgili müdür yardımcısı veya şube müdürünün binlerce personelden çoğunun sicilini, kendilerini hiç tanımadan doldurdukları da bir başka gerçektir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle sicil raporlarının işlevselliği ve objektifliği büyük ölçüde ortadan kalkmış durumdadır. Sürekli olarak devlete maddi külfet getirmeye devam ettiği de ortadadır. Bu durumda sicil raporlarının en belirgin işlevi altı yıllık sicil ortalaması 90 ve üzeri olan memurlara artı bir kademe verilmesidir ki, bu durumun da sağlıklı ve objektif kriterlere dayanmadığı açıktır.

Alternatif çözüm önerileri:

1- Konunun yetkili makamlarca değerlendirilerek, bu haliyle işlevsel olmayan sicil raporlarının tamamen kaldırılması ve üstün başarısı görülen ya da açık yetersizliği görülen devlet memurlarının durumumun belgelendirilip, buna göre işlem yapılması, altı yıllık süre içerisinde olumsuzluğu görülmeyen memurlara da artı bir kademe verilmeye devam edilmesi gibi bir düzenlemenin getirilebileceği,

2- Sicil raporlarının mevcut formatının değiştirilerek, kurumlara özgü ve çok daha az sorulu, , somut bilgi ve belgelere dayandırılabilecek duruma getirilmesi,

3- Şayet sicil raporları devam ettirilecekse işin gizlilik boyutunun tekrar değerlendirilip, buna göre gerekli önlemlerin alınması,

4- Milli Eğitim Bakanlığı Sicil Amirleri Yönetmeliği'nde yapılan değişikliklerin tekrar gözden geçirilerek, özellikle il milli eğitim müdürlüklerindeki sicil amiri durumunda olan yetkililerin konu ile ilgili iş yükünün azaltılması yönünde gerekli düzenlemelerin yapılması, (her personelin sicil amirliği bağlı olduğu birim amirine verilebilir)

Bunların dışında, konu uzmanlarca değerlendirilerek, daha başka çözüm önerileri geliştirilebilir..

Mehmet AKBAŞ
İlköğretim Müfettişi/ÇORUM

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber